28 Ekim 2011 Cuma

Sağlıklı Yaşam, Prostat,Şifalı Bitkiler


Sağlıklı Yaşam, Prostat,Şifalı Bitkiler,Uzman Görüş ve Önerileri

Sağlıklı Yaşam, Şifalı Bitkiler, Antibiyotikler


Sağlıklı Yaşam, Şifalı Bitkiler, Antibiyotikler, Uzman Görüşleri

Sağlıklı Yaşam İçin Sağlıklı Damacanalar Çanak Damacana ÇANAK DAMACANA FİYATLARI, çanak damacana litreleri, çanak damacana satın al, çanak damacana

ÇANAK DAMACANA SATIŞLARI BAŞLAMIŞTIR. ÇANAK DAMACANIN İSTEDİĞİNİZ LİTRE ÖLÇÜLERİNE GÖRE TEMİN EDEBİLİRİM. BEN NEVŞEHİRİN AVANOS İLÇESİNDE OTURUYORUM ÇANAK DAMACANA İSTEYEN KİŞİLER BANA MAİL ATARSA ELİMDEN GELENİ YAPMAYA HAZIRIM. AMACIM MİLLETİN SAĞLIĞINI KORUMASINA YARDIMCI OLMAKTIR.. KARGOYU KAPIDA ÖDEYEBİLİRSİNİZ.

İLETİŞİM ADRESİ : canakdamacana@hotmail.com bu adrese mail atmanız halinde elimden gelen yardımı yapacağım

ÇANAK DAMACANIN FİYATLARI SİZİN İSTEKLERİNİZ DOĞRULTUSUNDA ŞEKİLLENECEKTİR. MAİL ATMANIZ HALİNDE ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM.
Sağlıklı Yaşam İçin Sağlıklı Damacanalar Çanak Damacana ÇANAK DAMACANA FİYATLARI, çanak damacana litreleri, çanak damacana satın al, çanak damacana

Sağlıklı Yaşam İçin Çanak Damacana Çanak Damacana ve Yapımı,



Sağlığınızı Tehlikeye Atmayın.Sağlıklı Yaşam İçin Çanak Damacanaları Sizde Deneyin
Sağlıklı Yaşam İçin Çanak Damacana Çanak Damacana ve Yapımı,

Sağlıklı Yaşam ve Egzersiz, Evde Egzersiz Nasıl Yaparım?

Yaşam boyu tüm bireylerin sağlığının korunması, geliştirilmesi, yaşam kalitesinin artırılması ve sağlıklı yaşam (sağlıklı bes­lenme ve fiziksel aktivite alışkanlığının benimsenmesi, sigara içme alışkan­lığının önlenmesi) biçimlerinin benimsenmesi, varolan ve yaşam kalitesini bozan beslenme sorunlarının (protein-enerji yetersizliği, demir yetersizliği anemisi, iyot yetersizliği hastalıkları,raşitizm, diş çürükleri, şişmanlık vb.) en aza indirilmesi, diyete bağlı kronik hastalıkların (koroner kalp hastalık­ları, hipertansiyon, bazı kanser türleri, diyabet, osteoporoz vb.) önlenmesi ve tedavisine yönelik yaşam şeklinin iyileştirilmesi, çevre koşullarının düzeltilmesi ve geliştirilmesi olarak tanımlanmaktadır.

Hangi aktiviteler fiziksel aktivite olarak kabul edilir?

Fiziksel aktivite günlük yaşam içerisinde kas ve eklemlerimizi kullana­rak enerji tüketimi ile gerçekleşen, kalp ve solunum hızını arttıran ve farklı şiddetlerde yorgunlukla sonuçlanan aktiviteler olarak tanımlanabilir. Yürümek, koşmak, sıçramak, yüzmek, bisiklete binmek, çömelmek – kalkmak, kol ve bacak hareketleri, baş ve gövde hareketleri gibi temel vücut hareketlerinin tümünü ya da bir kısmını içeren çeşitli spor dalları, dans, egzersiz, oyun ve gün içersindeki aktiviteler fiziksel ak­tivite olarak kabul edilebilirler.

Düzenli egzersizin faydası nedir?

Kullanılan ilacın dozunu azaltabilir veya ilaca gereksinimi ortadan kaldırabilir. Kalp hastalığı ve diğer kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltır. Kişiyi enerjik kılar; stresi azaltır. Kilo vermeye yardımcı olur. Kasları ve kemikleri güçlendirir. Yaşam kalitesini artırır. Düzenli egzersiz kan basıncını azaltır. Araştırmalar düzenli egzersizin hafif ve orta derecede hipertansiyonda kan basıncını ortalama 10 mmHg düşürdüğünü göstermektedir. Bu miktar kan basıncı ilaçları ile elde edilen etki ile benzerdir. Ancak uzun dönemde sağlanacak faydalar çok daha fazladır. Orta yoğunluktaki egzersizin ağır yoğunluktaki egzersize göre kan ba­sıncını daha etkin düzeyde düşürebildiği bilimsel çalışmalarla kanıtlanmış­tır.

Egzersiz uygulanırken dikkat edilmesi gereken konular nelerdir ?

Önce ısınma egzersizleri (10-15 dakika) yapılmalıdır. Isınma ve soğuma sırasında esneklik egzersizleri yapılmalıdır. Egzersiz yapılırken kalp atım hızı izlenmelidir (Kalp atım hızı sayılarak veya kalp atım hızını gösteren aletler kullanılarak izlenebilir). Yapmaktan zevk alınan aktiviteler, grup halinde uygulanmalıdır. Egzersizlerin sonunda aktivite düzeyi yavaş yavaş azaltılmalıdır (5-10 dakika soğuma). Egzersiz sırasında nefes tutulmamalıdır. Egzersiz sırasında nefesi tutmak, kanın kalbe geri dönüşünü azaltır.

Sağlıklı Yaşam ve Egzersiz, Evde Egzersiz Nasıl Yaparım?

Şizofreni, Şizofrenik Hastalar, Hastalığın Tedavisi Mümkün mü? Uzmanlar Bu Konu da Ne Öneriyorlar?

Şizofreni, mental ve sosyal işlevselliği etkileyen ve yeti kaybına yol açan bir psikiyatrik hastalıktır. Bu rahatsızlık hastaların yaşamları kadar aile ve arkadaşların yaşamlarını da etkiler. Şizofreni, davranışın bilişsel, duygusal, algısal ve diğer yönlerini kapsayan, değişkenlik gösteren, işlev kaybına yol açabilen bir klinik sendromdur. Görünümü hastaya ve zamana göre değişkenlik gösterir, fakat hastalığın etkisi genel olarak ağırdır ve çoğunlukla uzun sürelidir.

Şizofreni, tüm toplumlarda ve coğrafi alanlarda görülür. Sıklık ve yaşam boyu yaygınlık oranları tüm dünyada neredeyse eşittir. Genel nüfusun %0.5-1’i yaşamın bir döneminde şizofreni geliştirir. Erkek ve kadınlarda eşit oranlarda görülür.

Günümüzde şizofreni hastalarında sıklıkla gözlenen belirtilerin yazılı tanımlarına kayıtlı tarih boyunca rastlanmaktadır. Şizofreni 18.yüzyılda araştırılmaya ve tedavi edilmeye başlanmıştır. Şizofreni, dementia precox olarak ilk tanımlandığı yüzyılı aşkın zamandan bu yana, nedenleri ve sınıflandırma sistemleri açılarından tartışmalı bir tanıdır. Aynı zamanda şizofreni terimi stigmatizasyona ve yanlış anlaşılmaya uğramıştır. Geleneksel bir bakış açısı ile, şizofreni hastaları hastalar nadiren çalışan, anlamlı ilişkiler kuramayan, toplumdan izole hatta sokakta yaşayan ve sosyal sınıflarda gerileme eğilimi gösteren kişilerdir. Fakat bu olumsuz bakış açısı değişmeye başlamıştır. Şizofreni tanısı alan hastalar üzerinde yapılan yeni bir çalışmada, 15 ve 25 yıllık takiplerde hastaların yaklaşık %50’si iyi klinik sonuçlar göstermektedir Son yıllarda geliştirilmiş tanı kriterleri ile güvenilir bir şekilde şizofreni tanısı konmakta ve uluslararası tanı sistemleri ile şizofreni, tanısal bir durum olarak bilinmektedir ve geniş bir hasta kitlesini tanımlamaktadır.

Şizofreni başlangıç yaşı, erkeklerde tipik olarak onlu yaşların sonu ya da erken yirmili yaşlar iken, kadınlar hastalığa genellikle yirmili yaşların sonu ile otuzlu yaşların başında yakalanırlar. Ailede şizofreni öyküsünün olması önemli risk faktörlerindendir. Davranış genetiği alanındaki 80 yıllık ikiz, aile ve evlat edinme çalışmaları, şizofreninin kalıtsal olduğuna işaret etmektedir. Aile çalışmaları, hasta bireyle genetik paylaşım derecesi arttıkça şizofreni geliştirme riskinin de arttığını göstermiştir. Mary Cannon ve arkadaşları, şizofreni gelişiminde risk faktörü olarak gebelik sırasındaki komplikasyonlar (kanama, diyabet), doğum sırasındaki komplikasyonlar (acil sezaryen, asfiksi) ve anormal fetal büyüme ve gelişme (düşük doğum ağırlığı) şeklinde şizofreniye eşlik eden üç grup doğumsal komplikasyon tanımlamışlardır.

BELİRTİLERİ

Şizofreni başlangıcı yavaş veya hızlı olabilir. Hastaların çoğunda belirtiler yavaşça ortaya çıkıp artış gösterir. Bu evrede, sosyal içe çekilme, okul veya işe ilgi kaybı, hijyen ve kendine bakımda bozulma, sıra dışı davranış veya kızgınlık nöbetleri gibi belirtiler görülebilir. Aile üyeleri bu davranışları rahatsız edici ve yorumlanması güç bulabilir. Hastaların algı bozuklukları (işitsel, görsel ve bedensel), düşünce bozukluğu (sanrılar) ve içgörü kaybı gibi çeşitli psikiyatrik belirtileri yaşaması ile şizofreni tanısı belirginleşir.

TANI

Şizofreni için onaylanmış bir tanı koydurucu belirti veya testi, görüntüleme yöntemi yoktur. Tanı hastanın psikiyatri hekiminin DSM ve ICD tanı ölçütlerine göre değerlendirmesi sonucunda koyulmaktadır. Bu tanı sistemlerinin günümüzdeki versiyonları DSM-IV-TR ve ICD-10’dur. Bu tanı ölçüt sistemleri şizofreni tanımlamalarında büyük oranda birbirleriyle uyumludurlar.

Şizofreninin belirti ve bulguları, diğer psikiyatrik, tıbbi ve nörolojik bozukluklarca taklit edilebilmektedir. Geçerli bir tanıya ulaşmak için tanıya yardımcı patognomonik işaret ve bulgular, laboratuar ve görüntüleme testleri olmadığından, dikkatli bir öykü, mental durum muayenesi ve diğer nedenlerin dışlanması gerekir. İlk atak, atipik özellikler (hızlı başlangıç ya da geç başlangıç gibi) durumunda, tıbbi bir hastalık veya yeni bir tedavi ya da madde kullanımı sonrası başlayan vakalarda ayırıcı tanı için özel bir dikkat gösterilmelidir. (kaplan)

Şizofreni Alttipleri

Paranoid şizofreninin en belirgin özelliği bir ya da daha fazla işitsel varsanının varlığıdır. İşitsel varsanıların içeriği sıklıkla sanrıların içeriği ile ilişkilidir. Bu alt tip nispeten iyi prognoza sahiptir. Dezorganize (hebefrenik) şizofreni alt tipinin en önemli özelliği, DSM-IV-TR’de dezorganize davranış, künt ya da uygunsuz duygulanımı ve düşünce bozukluğunun olmasıdır. Kötü premorbid işlevsellik, sinsi başlangıç, kronik gidiş ve kötü prognoz, bu alt tipin genel özellikleridir. Farklılaşmamış şizofreni, şizofreni ölçütleri karşılayan, ancak yukarıda tanımlanmış alt tiplerin birine sokulamayan kategori olarak açıklanmıştır. Tanı, diğer alt tiplerin dışlanmasıyla konulabilmektedir. Katatonik ve rezidüel tip şizofreni daha az sıklıkla görülmektedir.

PROGNOZ

Hastalık sürecinin anlaşılması tedaviye yol gösterecektir. Şizofreninin klinik gidişi alevlenmeler ve remisyon dönemleri şeklindedir. Genel olarak şizofreni hastalarının yaklaşık %10-20’sinin iyi gidiş gösterdiği, %40-50’sinin yıkımla beraber alevlenmeler ve %20’den azının ise çok az iyileşme gösteren kronik hasta olarak kaldığı belirtilmektedir. Diğer psikiyatrik hastalıklardan farklı olarak her alevlenme dönemi sonrasında hastanın işlevselliğinde daha fazla yıkım izlenir.

TEDAVİ

Şizofrenide tedavi yaklaşımları, hastalığın alevlenme ve stabil (sürdürüm) olduğu dönemlere göre ele alınmalıdır. Şizofrenide erken tanı ve tedavi başlanmasının hastalığın gidişini olumlu etkilediği, işlev kayıplarını engellediği, tedaviye daha kısa sürede ve olumlu yanıt alındığı yönünde veriler mevcuttur. Şizofreni tedavisinde her iki dönemde de antipsikotik ilaçlar birinci sırada yer almaktadır. Tedavi psikoterapi ve psikososyal yaklaşımlarla desteklenmelidir. Tedavi hastanın kendi ortamında sürdürülmeli; ancak tedavi uyumunun olmadığı durumlarda hastanede tedavi tercih edilmelidir.

KOMPLİKASYONLAR

Şizofreni hastaları, intihar da dâhil olmak üzere çeşitli faktörler nedeni ile daha yüksek ölüm hızına sahiptir. Şizofreni hastaları, özellikle nikotin bağımlılığı olmak üzere madde kötüye kullanımı için artmış risk taşırlar. Hastaların yaklaşık %90’ı nikotin bağımlısı olabilir. Şizofreni, psikolojik, ekonomik ve sosyal açılardan işlev kaybına yol açan psikiyatrik hastalıktır.

HAZIRLAYAN; Doç. Dr. Sibel ÖRSEL - Kaynak; saglikliyasam.gov.tr

Şizofreni, Şizofrenik Hastalar, Hastalığın Tedavisi Mümkün mü? Uzmanlar Bu Konu da Ne Öneriyorlar?

Sinüzit, Sinüzit Belirtileri, Bu Hastalığın Sebebleri ve Sonuçları

Sinüzit, burnun etrafındaki sinüs adı verilen boşlukların mukozasının, çeşitli olaylara karşı geliştirdiği reaksiyondur. Bu olayların en önemlisi enfeksiyondur. Sinüzit genellikle rinit (burun ilitihabı) ile beraberdir ve rinitin sinüslere yayılması ile meydana gelir.

Sinüslerde enfeksiyon gelişmesi, sinüsün fonksiyonlarındaki (fizyolojisi) bazı değişiklikler sonucu oluşur. Sinüs ağzının tıkanması, burun içi küçük tüycüklerde fonksiyon bozukluğu ve sinüs içinde salgı birikimi, enfeksiyon gelişiminde önemli sebeplerdir. 3 aydan fazla süren bu tip olaylar sonucu, kronik dönem gelişir.

Sinüzit gelişmesini kolaylaştıran lokal veya sistemik bazı faktörler vardır. En sık olarak, üst solunum yolu enfeksiyonlarında sinüs ağzı çevresinde mukozal ödem oluşması sinüzite yol açar. Bunun dışında diş enfeksiyonları sinüs içine geçerek sinüzit yaparlar. Nazal polip, yabancı cisimler, burun tamponları ve tümörler de sinüs ağzını tıkayarak hastalığı başlatabilirler.

Sistemik faktörler arasında ileri derecede beslenme bozukluğu (malnutrisyon), uzun süren kortizol tedavisi, kontrol edilemeyen şeker hastalığı, kanser için ilaç tedavisi (kemoterapi), bağışıklık sistemin ( immun sistem) bozulukları ,AIDS sayılabilir.

BELİRTİLERİ

Tutulan sinüse ve hastalığın akut veya kronik olmasına bağlı olarak belirtileri değişir. En sık görülen semptom bir üst solunum yolu enfeksiyonunu takiben ortaya çıkan ağrıdır. Ağrı akut sinüzitin önemli bir bulgusudur. Kronik sinüzitler genellikle ağrıya yol açmazlar. Sinüzit ağrısı hafif veya şiddetli olabilen, süreklilik gösteren, başı öne eğme ile alkol alımı ve adet kanaması ile artan bir ağrıdır.

Akut sinüzitte genellikle tek taraflı, bazen de iki taraflı yeşilimsi – kokulu bir akıntı mevcuttur. Bu akıntı burun arkası – geniz bölgesine akarak boğaz ağrısı ve öksürüğe neden olabilir. Bunun dışında burun tıkanıklığı ve ateş ya da halsizlik gibi sistemik belirtiler, akut sinüzitte çoğu zaman mevcuttur.

Kronik sinüzit durumunda ise, akut ataklar dışında genellikle ağrı olmaz. Bu arada en sık şikâyet burun tıkanıklığıdır. Koku ve tat duyusu azalmıştır

TANI

Sinüzitlerde teşhis, hikâye ve fizik muayene bulguları ile ve bunların ışığında radyoloji ve bazı vakalarda kültür ile konur. Fizik muayenede mukozal ödem, kızarıklık ve burun akıntısı dikkati çeker. Yanaklar, alın bölgesi göz küresinin yan taraflarında hassasiyet olup olmadığı araştırılmalıdır. Ayrıca geniz eti, tümör gibi sinüzite neden olabilecek hastalıkları ortaya çıkarmak için, geniz bölgesi mutlaka endoskopik olarak muayene edilmelidir.

Akut sinüzitte düz- direkt filmler (Water’s grafi) çok faydalıdır. Ancak % 3O oranında yanlış sonuç verebilir. Kronik sinüzitte, düz grafilerde en çok görülen bulgu mukozal kalınlaşmadır.

Bilgisayarlı Tomografi (BT), sinüs enfeksiyonlarının teşhisinde çok önemlidir. BT’ lerde hem sinüsün durumunu hem de kemik yapı ile ilgili patolojileri çok iyi görmek mümkündür. BT ayrıca tedavinin planlanmasında da önemli rol oynar.

Sinüs kültürü, hastanın genel durumunun çok bozuk olduğu veya kullanılan antibiyotiğe yeterli cevabın olmadığı durumlarda yapılır.

TEDAVİ

Sinüzit tedavisi, medikal (ilaç) ya da cerrahi olarak yapılabilir. Akut sinüzitler genellikle ilaç tedavisine iyi cevap verirler. Antibiyotikler, medikal tedavinin en önemli parçasıdır. Genellikle ağızdan verilirler. Antibiyotik tedavisi başladıktan sonra 48–72 saat içerisinde genellikle klinik düzelme başlar. Ancak antibiyotik alımı semptomlar azaldıktan sonra en az 7 gün daha devam ettirilmelidir. Yani tedavi süresi en az 10 gün olmalıdır. Erken kesilen antibiyotik, semptomların yeniden ortaya çıkmasına ve kronik sinüzite neden olabilir.

Ayrıca, sinüs ağzının açılmasında rol oynayarak sinüzit tedavisinin önemli bir kısmını oluşturan ilaçlar da verilir. Bunlar ya lokal olarak buruna ve/ veya sistemik olarak ağızdan kullanılır. Lokal kullanım ard arda 5 günden daha uzun sürmemelidir; yoksa burna zarar verirler.

Ağrı kesiciler, salgıların kıvamının inceltilmesi için ilaçlar, ortamın nemlendirilmesi ve serum fizyolojikle burnun yıkanması, medikal tedavinin diğer kısımlarını oluşturur.

Cerrahi tedavi, akut sinüzitlerde genellikle gerekmez; ancak kronik sinüzitlerde, komplikasyonlu vakalarda ve medikal tedaviye cevap vermeyen olgularda, ayrıca mantara bağlı gelişen sinüzitlerde sık başvurulur. Sinüzitin cerrahi tedavisi konusunda, fonksiyonel endoskopik sinüs cerrahisi ile önemli adımlar atılmıştır.

HAZIRLAYANLAR; Dr. Murad MUTLU, Doç.Dr. İstemihan AKIN - Kaynak; saglikliyasam.gov.tr


Sinüzit, Sinüzit Belirtileri, Bu Hastalığın Sebebleri ve Sonuçları