28 Ekim 2011 Cuma

Şizofreni, Şizofrenik Hastalar, Hastalığın Tedavisi Mümkün mü? Uzmanlar Bu Konu da Ne Öneriyorlar?

Şizofreni, mental ve sosyal işlevselliği etkileyen ve yeti kaybına yol açan bir psikiyatrik hastalıktır. Bu rahatsızlık hastaların yaşamları kadar aile ve arkadaşların yaşamlarını da etkiler. Şizofreni, davranışın bilişsel, duygusal, algısal ve diğer yönlerini kapsayan, değişkenlik gösteren, işlev kaybına yol açabilen bir klinik sendromdur. Görünümü hastaya ve zamana göre değişkenlik gösterir, fakat hastalığın etkisi genel olarak ağırdır ve çoğunlukla uzun sürelidir.

Şizofreni, tüm toplumlarda ve coğrafi alanlarda görülür. Sıklık ve yaşam boyu yaygınlık oranları tüm dünyada neredeyse eşittir. Genel nüfusun %0.5-1’i yaşamın bir döneminde şizofreni geliştirir. Erkek ve kadınlarda eşit oranlarda görülür.

Günümüzde şizofreni hastalarında sıklıkla gözlenen belirtilerin yazılı tanımlarına kayıtlı tarih boyunca rastlanmaktadır. Şizofreni 18.yüzyılda araştırılmaya ve tedavi edilmeye başlanmıştır. Şizofreni, dementia precox olarak ilk tanımlandığı yüzyılı aşkın zamandan bu yana, nedenleri ve sınıflandırma sistemleri açılarından tartışmalı bir tanıdır. Aynı zamanda şizofreni terimi stigmatizasyona ve yanlış anlaşılmaya uğramıştır. Geleneksel bir bakış açısı ile, şizofreni hastaları hastalar nadiren çalışan, anlamlı ilişkiler kuramayan, toplumdan izole hatta sokakta yaşayan ve sosyal sınıflarda gerileme eğilimi gösteren kişilerdir. Fakat bu olumsuz bakış açısı değişmeye başlamıştır. Şizofreni tanısı alan hastalar üzerinde yapılan yeni bir çalışmada, 15 ve 25 yıllık takiplerde hastaların yaklaşık %50’si iyi klinik sonuçlar göstermektedir Son yıllarda geliştirilmiş tanı kriterleri ile güvenilir bir şekilde şizofreni tanısı konmakta ve uluslararası tanı sistemleri ile şizofreni, tanısal bir durum olarak bilinmektedir ve geniş bir hasta kitlesini tanımlamaktadır.

Şizofreni başlangıç yaşı, erkeklerde tipik olarak onlu yaşların sonu ya da erken yirmili yaşlar iken, kadınlar hastalığa genellikle yirmili yaşların sonu ile otuzlu yaşların başında yakalanırlar. Ailede şizofreni öyküsünün olması önemli risk faktörlerindendir. Davranış genetiği alanındaki 80 yıllık ikiz, aile ve evlat edinme çalışmaları, şizofreninin kalıtsal olduğuna işaret etmektedir. Aile çalışmaları, hasta bireyle genetik paylaşım derecesi arttıkça şizofreni geliştirme riskinin de arttığını göstermiştir. Mary Cannon ve arkadaşları, şizofreni gelişiminde risk faktörü olarak gebelik sırasındaki komplikasyonlar (kanama, diyabet), doğum sırasındaki komplikasyonlar (acil sezaryen, asfiksi) ve anormal fetal büyüme ve gelişme (düşük doğum ağırlığı) şeklinde şizofreniye eşlik eden üç grup doğumsal komplikasyon tanımlamışlardır.

BELİRTİLERİ

Şizofreni başlangıcı yavaş veya hızlı olabilir. Hastaların çoğunda belirtiler yavaşça ortaya çıkıp artış gösterir. Bu evrede, sosyal içe çekilme, okul veya işe ilgi kaybı, hijyen ve kendine bakımda bozulma, sıra dışı davranış veya kızgınlık nöbetleri gibi belirtiler görülebilir. Aile üyeleri bu davranışları rahatsız edici ve yorumlanması güç bulabilir. Hastaların algı bozuklukları (işitsel, görsel ve bedensel), düşünce bozukluğu (sanrılar) ve içgörü kaybı gibi çeşitli psikiyatrik belirtileri yaşaması ile şizofreni tanısı belirginleşir.

TANI

Şizofreni için onaylanmış bir tanı koydurucu belirti veya testi, görüntüleme yöntemi yoktur. Tanı hastanın psikiyatri hekiminin DSM ve ICD tanı ölçütlerine göre değerlendirmesi sonucunda koyulmaktadır. Bu tanı sistemlerinin günümüzdeki versiyonları DSM-IV-TR ve ICD-10’dur. Bu tanı ölçüt sistemleri şizofreni tanımlamalarında büyük oranda birbirleriyle uyumludurlar.

Şizofreninin belirti ve bulguları, diğer psikiyatrik, tıbbi ve nörolojik bozukluklarca taklit edilebilmektedir. Geçerli bir tanıya ulaşmak için tanıya yardımcı patognomonik işaret ve bulgular, laboratuar ve görüntüleme testleri olmadığından, dikkatli bir öykü, mental durum muayenesi ve diğer nedenlerin dışlanması gerekir. İlk atak, atipik özellikler (hızlı başlangıç ya da geç başlangıç gibi) durumunda, tıbbi bir hastalık veya yeni bir tedavi ya da madde kullanımı sonrası başlayan vakalarda ayırıcı tanı için özel bir dikkat gösterilmelidir. (kaplan)

Şizofreni Alttipleri

Paranoid şizofreninin en belirgin özelliği bir ya da daha fazla işitsel varsanının varlığıdır. İşitsel varsanıların içeriği sıklıkla sanrıların içeriği ile ilişkilidir. Bu alt tip nispeten iyi prognoza sahiptir. Dezorganize (hebefrenik) şizofreni alt tipinin en önemli özelliği, DSM-IV-TR’de dezorganize davranış, künt ya da uygunsuz duygulanımı ve düşünce bozukluğunun olmasıdır. Kötü premorbid işlevsellik, sinsi başlangıç, kronik gidiş ve kötü prognoz, bu alt tipin genel özellikleridir. Farklılaşmamış şizofreni, şizofreni ölçütleri karşılayan, ancak yukarıda tanımlanmış alt tiplerin birine sokulamayan kategori olarak açıklanmıştır. Tanı, diğer alt tiplerin dışlanmasıyla konulabilmektedir. Katatonik ve rezidüel tip şizofreni daha az sıklıkla görülmektedir.

PROGNOZ

Hastalık sürecinin anlaşılması tedaviye yol gösterecektir. Şizofreninin klinik gidişi alevlenmeler ve remisyon dönemleri şeklindedir. Genel olarak şizofreni hastalarının yaklaşık %10-20’sinin iyi gidiş gösterdiği, %40-50’sinin yıkımla beraber alevlenmeler ve %20’den azının ise çok az iyileşme gösteren kronik hasta olarak kaldığı belirtilmektedir. Diğer psikiyatrik hastalıklardan farklı olarak her alevlenme dönemi sonrasında hastanın işlevselliğinde daha fazla yıkım izlenir.

TEDAVİ

Şizofrenide tedavi yaklaşımları, hastalığın alevlenme ve stabil (sürdürüm) olduğu dönemlere göre ele alınmalıdır. Şizofrenide erken tanı ve tedavi başlanmasının hastalığın gidişini olumlu etkilediği, işlev kayıplarını engellediği, tedaviye daha kısa sürede ve olumlu yanıt alındığı yönünde veriler mevcuttur. Şizofreni tedavisinde her iki dönemde de antipsikotik ilaçlar birinci sırada yer almaktadır. Tedavi psikoterapi ve psikososyal yaklaşımlarla desteklenmelidir. Tedavi hastanın kendi ortamında sürdürülmeli; ancak tedavi uyumunun olmadığı durumlarda hastanede tedavi tercih edilmelidir.

KOMPLİKASYONLAR

Şizofreni hastaları, intihar da dâhil olmak üzere çeşitli faktörler nedeni ile daha yüksek ölüm hızına sahiptir. Şizofreni hastaları, özellikle nikotin bağımlılığı olmak üzere madde kötüye kullanımı için artmış risk taşırlar. Hastaların yaklaşık %90’ı nikotin bağımlısı olabilir. Şizofreni, psikolojik, ekonomik ve sosyal açılardan işlev kaybına yol açan psikiyatrik hastalıktır.

HAZIRLAYAN; Doç. Dr. Sibel ÖRSEL - Kaynak; saglikliyasam.gov.tr

Şizofreni, Şizofrenik Hastalar, Hastalığın Tedavisi Mümkün mü? Uzmanlar Bu Konu da Ne Öneriyorlar?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder